18 Ekim 2009 Pazar

manyaklık bildirisi

çok sevgili hedef kitle, saygıdeğer doslarım, meraklı arkadaşlar, sebepsiz okuyucular

size bu satırları yazarken samimi öpücüklerimi sunuyorum. bu satırlar ki, kendinden önce gelen ve sonra gelmesi muhtemel tüm satırların gerekçeli kararı hükmünde ve özr beyanındadır.

evvelâ; faydasız, değersiz ve dahi hiç mesabesinde telakki edilebilecek bir şey, en azından faili nezdinde hiçten fazladır.
sâniyen; sonuçta bir çoğumuz düzenli olarak komikli feysbuk vidyoları falan izleyen insanlarız.
sâlisen; diyor ki sana moderen dünya, ne kadar konuşabileceğin bizim belirlediğimiz sınırlarla mukayyed. şu kadarsan şu kadarcık konuşabilirsin, bu kadar olursan bu kadar daha. ne kadarcıksan o kadar konuşmaya hakkın var. bu "kadar"ları bizim akademik ölçülerimiz tartar.
ve diyor ki; bizim dilimizi kullanacaksın. bizim dilimizi öğrenmek zaman ister, oyalama ister, kendini harcamanı ister.
hadi bizim kurallarımıza uydun, bizim dilimizi öğrendin. yine de konuşamazsın. bizim andımızı içmezsen seni dinlemeyiz. o kadar kolay mı sandın daha ne kurallarımız var bizim diyorlar, sen ne diyorsun? hassiktirin lan ordan!
sâlisen; kurallar itaat etmeyi haketmiyorsa mızıkçılık kutsaldır.
dördüncü olarak; okeye dördüncü olmak üstümüze vazifedir.
beşinci; bu bir heyecan gösterisi. heyecan kişiden kişiye sirayet eden bir haldir. hal, sirayet eder. heycecan bulaşıcıdır. diyorum ki, heyecanımı öldüremedi hiç bir şey. dünyalık korkusu öldüremedi. kavuşamadığım arzularım öldüremedi. gerçekçi birer hedef kılamadığım hayallerim öldüremedi. vlademir putin öldüremedi. hayal kırıklıklarım, burukluklarım, acılarım, yalnızlıklarım, yitirdiğim güzel yanlarım, kötü alışkanlıklarım, çok sonradan musallat olan kötü huylarımi eksikliklerim, kırılganlığım, şımartılmış kötü taraflarım öldüremedi. ama heyecan bulaşıcıdır.

10 Ekim 2009 Cumartesi

kimin çayını içmek kime düşer?

bu soru mühim. "köylüleri niçin öldürmeliyiz"le beraber kafamızı hep kurcalar durur. ama cevap bulamayız nedense. öyleyse kardeşlerim bu soru haddizatında bir imkan olarak önümüzde duruyor. bu sorunun karşısında durabilmek cesaretini gösterenlerle muhatabından yüz çevirenler arsındaki mesafede tercihimizi yapmak zorundayız demektir. ismet özel diyor ki; ne diyor ismet özel ? bu işte bir cemal süreya var hadi bakalım. bir de attila ilhan, ölür. ölmüştür zaten.