14 Mart 2010 Pazar

feyrûz

Feyruz sen şarkını söyle ablacım, eski günlerdeki gibi. Hüznümü özlüyorum şimdi de. İnsan neyi özleyeceğini bile bilemiyor. Böyle de tuhafdır insan dediğimiz. Onu bunu bırakıp hiçbir yere gidemiyorum, Beyruta gidemiyorum meselâ, günler geçip giderken. benim günler dediğime feyruz “iyyam” diyor meselâ. Ben seni yazın sevdim, kışın sevdim ben seni. Zınk diye vurulan gitarın tellerine kim. Süreyya dedi Feyruz, aslında sureyya dedi ü demez o. Onlar ü demez aslında. Onlar dediğim Arapça şarkı söyleyenler ü demez. Bu da kuraldır. Can sıkıntısı da bir şeydir. Hiçbir şeye bakarsan iyidir hatta. Kenna netlaka. Bak bayılırım bu şarkıya. Ne acıklı bir başı ortası ve sonu var bu şarkının. Hazin. Bunu Feyruz’un kendisi de söylüyor şarkının bir yerinde. Çağır gelsin eski kelimeleri. Eskilerden çok eskilerden gelsinler. Bahr deyip durduğu bildiğiniz derya, hatta daha çok bildiğiniz deniz. Dem dediği kan. Zehr dediği zehr. Zehr kanda dolaşmaya başladığında mevt oluyor. İnsan insanın zehrini alır Fatmacım diyor eski bir kadın Çengelköy ikarusunda. İlk defa duyuyorum bunu ben. Herhangi bir ikarusta duyduğum sıkı laflardan biri sayıyorum bunu ben. Tarık el nahl. Ajda pekkan söylemişti bunu epey zaman oluyor. Ajda pekkan Arapça şarkı söylemesini bilmez, Türkçe şarkı söylemesi iyidir. Yani eskiden iyiydi onu diyorum. Hem eskiden güzeldi de. Her yaşın ayrı bir güzelliği var, orası öyle. Günler, günler dediğim iyyam işte anlayın artık akıp gidiyor. Yanlış anlamayın bu şarkıda geçmiyor iyyam, ama geçiyor nihayetinde. Ah şu şarkılar ve onların hatırlattıkları. Bunu Latincesi falan olmalı, çok havalı olurdu o zaman. Latincenin de yeri ayrı ona bakarsan. Al işte. Ona bakarsan. Ona bakarsan. Hahaha ne çok söylerdik bunu tıfliyetimizde. Ona bakarsan örümcek adam da uçamıyo oğlum. O zamanlar daha olm demesini bilmiyoruz yani o kadar, o derece. Trompetler çalıyor, çalsın. Leyal diyor. Yeyiyey diyorlar vokalci kızlar. Vokalci erkekler gülüyorlar. Leyal böylece sürüp gidiyor. Oh! sür git ne ala. Çarşı Pazar sesleri geliyor şimdiki şarkımızın girişmesinde. Keman... acayip çok keman. Alkış sesleri de caba. Cabası şeklinde söylemek mümkün. Her şeyi söylemek mümkün. Epeyce yaklaş, kulak ver bu sese. Nahle vil amar jiran derken, bilmem ne söylüyor şarkıların dili. Onu bilmem yalınız, uzaktan uzaktan piyanonun çıkardığı sese artık ne deniyorsa onu duyuyoruz. Yalnız bu tok sesli adaların vokallemesini tasvip etmiyorum. Ne gerek varsa? Sanki hiç mi şuh genç kız yok. Bunlar yanlış şeyler.

7 Mart 2010 Pazar

56

Kelimesi kelimesine çevir:
Dehrin çok acayip halleri vardır.
İşgillenme sana değil bu tavır,
Tam zamanlı işim ah ile zardır.

Şarkılardan bir aranjman yapam da
Saçlarına görülmemiş tâc olsun.
Şu an dağınıklık hakim odamda,
Neden sevdiğim hiç uğramıyorsun?

Bana siyah yakışır sana gülmek.
Gülüşün içtenlik testinden muaf.
Kahvaltısız sabah, ütüsüz gömlek.
Seni üzgün görmek ne kadar tuhaf.